Rezerv Alan Yasası, Türk’e Mülk Soykırımıdır
Rezerv Alan Yasası, Türk’e Mülk Soykırımıdır; Devletimizi elimizden alıp tarikat ve cemaatlere paylaştırdılar. Bankalarımızı, limanlarımızı, fabrikalarımızı özelleştirme adı altında sattılar. Ülkemize 13 milyon sığınmacı doldurup ülkemize ortak getirdiler. Ve şimdi kentsel dönüşüm için REZERV ALAN yasası ile oturduğumuz evlere göz diktiler. Kentsel dönüşüm yasası aslında bir mülksüzleştirme planı. Ne yazık ki öyle. Afet riski bulunan bölgelerde kentsel dönüşümün hızlandırılması adı altında hazırlanan bu yasanın 21 maddesinin de alt metinlerinde başka niyetler gizli. Kentsel dönüşümde vatandaşı mağdur etmeden yeni bir yaşam alanı kurmak ve dönüşüm süresince vatandaşların barınmasını sağlamak yerine hükümet 21 maddede polisin müdahalesine izin vermiş, eve çilingirle girme hakkı tanımış, masrafların maliklerden alınmasını düşünmüş, rezerv alanı keyfi bir rant gözüyle seçme hakkı vermiş ama tırnak ucu kadar vatandaşını düşünmemiş! Her şey bununla da bitmiyor. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da yer alan “rezerv yapı alanı” tanımı da değiştirildi. Yasayla birlikte yerleşim yerlerinde yer alan parsellerin de rezerv yapı alanı olarak belirlenebilmesinin yolu açıldı.
Rezerv Alan Yasası Düşük ve Orta gelirli İnsanların Artık Kent İçinde Yaşama Hakkının Elinden Alınmasıdır
Bu da şu demek oluyor, zamanında ev sahibi olabilmiş insanların artık kent içinde yaşama şansı olmayacak. Ciddi bir mülksüzleştirme hamlesi yapılacak. Bütün kıymetli alanların ve kent içinde potansiyel olarak yüksek değere sahip olanlar artık rezerv alanı olarak ilan edilebilecek. İnsanlar başka yerlere gönderilecek ve yeniden borçlandırılacak. Borcunu ödemeyenlerin mülkleri de hazineye geçecek. Kentsel dönüşüm kılıfına bürünmüş “rantsal” dönüşüm ile, sizin çıkarıldığınız bölgeye lüks binalar yapılacak. Belki bu kez yandaşlara dahi peşkeş çekilmeden, direkt olarak Körfez ülkelerinin vatandaşlarına göz kırpılacak! Tam anlamıyla mülksüzleştirme süreci başlayacak. Bu dağınık sistem, iktidarın vatandaşı umursamadığı ve sadece kendi çıkarlarını düşündüğü bir anlam taşıyor. Devlet, kendi yetersizliklerini vatandaşın cebinden doldurarak, aslında kentsel dönüşüm adı altında bir soygun düzenine dönüşüyor.
Rezerv Alan Yasası Riskinin Faturası Mülk Sahiplerine Kesiliyor
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın lisanslandırdığı kamu kurumları ve üniversiteler, sermayesinin yüzde 40’ını kamuya ait olan şirketlerle birlikte riskli yapı tespitini yapıyor. Ancak, tespit edilen riskin faturası sadece mülk sahiplerine kesiliyor. Yani devlet, görevi sadece lisans vermekmiş gibi davranıp, mülk sahiplerini kendi riskleri ile baş başa bırakıyor. Vatandaşlar ise risk denetimi adı altında attıkları ilk adımda 50-100 bin TL’lik masrafla karşılaşıyor. Devletin kendi denetim sürecinden doğan maliyeti, vatandaşın sırtına yükleniyor. Adeta devlet, “Kendi evini güvenli yapmak istiyorsan cebinden öde” diyor. İktidar, halkın çıkarlarını hiçe sayarak kendi çürük politikalarını dayatıyor ve vatandaşı kendi kaderine terk ediyor. Bütün bunların sonunda ne mi oluyor? 10 ay önce HATAY, GAZİANTEP, ADANA’da yaşadığımız ihmal vahşeti, ‘kader’ oluyor…